Ezanımız sesleniyor: Hayye Ale’l FELAH
Haydi kurtuluşa…. Anlıyoruz ki kurtulmamız gereken bir hal var… Kurtuldum diyeceğimiz bir durum var… Kurtulanlar var ve kurtulamayanlar olacak… Öyle bir hal var.
Bu durumda, kurtulacağımız şeyi açık seçik bilmezsek, görmezsek, neyle mücadele ettiğimizi tanımlayamazsak kurtulup kurtulmadığımızı izleyemezsek başarabilir miyiz? Başaramayız elbette.
Ezanımız kurtulma operasyonlarının en önemlisine davet eder inananları… Ve hedefimizi bildirir.
Kurtuluşu dünya hayatında iken yapabiliriz, Ezanımızın çağırdığı öldükten sonraki bir kurtuluş değildir. Dünya hayatında iken kurtulursak, öldükten sonra kurtulmuşlardan oluruz.
Ezanımız diyor ki “Hayye ale’l FELAH…”
Bu, şimdi gelirsen sonra kurtulacaksın demek değil. Bizi o andaki kurtuluşa çağırıyor. Şimdi kurtuluş zamanıdır, şimdi kurtulabilirsin; şimdi… “Seni hemen şimdi kurtulmaya davet ediyoruz, şu anda gel gereğini yap, şu anda gereğini yapmayanlar hüsrana uğrayanlardır” diyor.
Kurtulmamız gereken hali bizde kuvvetlendiren, hayat enerjimiz durumuna getiren, vazgeçilmezimiz yapan faktörler var. Bunlardan birisi hatta en önemlisi güneşin insanlar üzerindeki bazı tesirleridir. Bu tesirlerin en yüksek olduğu bir an ise Cuma salatı sırasındadır…
Kurtulmamıza olumlu katkı sağlayacak, olumlu katkıyla bize destek verecekler de var. Bu faktörlerden birisi gecedir, gecenin insanlar üzerindeki tesirleridir. Gecenin bu tesirlerinden kim hoşlanır ve yararlanır? Ancak “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasına sırtını dönmüş haniyfler gecenin bu tesirini severler ve bundan huzur bulurlar. “Müstakilen varım ve muhtarım” iddiasına sımsıkı sarılanlar gecenin bu tesirinden rahatsız olurlar. Bu sebepten bu rahatsızlığı giderecek şeyler ararlar, bu tesirleri ona unutturacak şeyler ararlar. Taşkınlıklar yaparlar, kendilerine göre eğlenceler düzenlerler; gecenin bu tesirini unutmak için, fark etmemek için. Bu konu Mü’minun Suresi 67. ayetinde ders almamız için tespit edilmiştir.
İşte gerek güneşin tesirleri, gerek gecenin tesirleri Hud Suresi 114. Ayetle düzenlenmiş olan beş vakit salatla bize sunulur. Nasıl yararlanacağımızı öğrenmemiz ve hayat tarzı haline getirmemiz için, Hud Suresi 114. ayet güneşe ve geceye göre salatları vakitlendirmiştir; baktığımız zaman en azından beş vakit salatı orada bulabiliriz.
Ezanımız bizi kurtulmaya çağırdı ya, “gelin kurtulun” dedi ya, buradan anladık ki kurtulmamız gereken haller var. Kurtulmamız gereken ilk halleri söyleyeceğim, ama bu hallerden sonra da kurtulmak gereken haller olduğunu bilelim. Ama bunlar ilk kurtulunması gerekenler… Bunlardan kurtulma olmadan diğerlerine sıra gelmez, yani bunlar varken diğerleri ile uğraşmak muhaldir…
Öncelik şu söyleyeceklerimden kurtulmaktır, ilk mesele budur:
Dunihi algı ve zannları.
“Müstakilen varım ve muhtarım” iddiası.
Kendisini kendi adını namına “BEN” diyerek takdim etmek.
Ve bunlara dayalı bir hayat tarzı oluşturmak.
İşte bunlar ilk kurtulunması gerekenler. Bunlardan kurtulmadan, bazı kitaplarda okuduğunuz, öğrendiğiniz, duyduğunuz bazı yüksek dereceli kurtulmalar hiçbir zaman hayatımızda gündeme gelmez mümkün değil… Bunlarla olmaz… Yani hem bunlar sizde duracak hem de siz o yüksek dereceli kurtulmaları yaşayacaksınız, bu olmaz…
Ezanımız biz inananlara “Hayye ale’s-salâh, Hayye ale’l FELAH” dediğinde biz diyoruz ki “Ve la havle ve la kuvvete illa Billahil aliyyil azim.” Bununla demek istiyoruz ki “Ya Rabbi, davetini aldım, uyarını aldım, hatırlatmana uyuyorum. Anladım, öğrendiğim, gayret edeceğim. Lütfen günahlarımı bağışla Ya Rabbi (amin).” İşte biz “Hayye ale’l FELAH” ile davet edildiğimizde bu manalara gelecek şekilde “ve la havle ve la kuvvete illa Billahil aliyyil azim” diyoruz…
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
“EZANIMIZ” konulu tefekkür paylaşım söyleşisinden…