Skip to main content

Bu duniHİ akıbet konusunda önemli bir kelime de “sevgi”dir, insanoğlu sevgi kelimesini çok önemser. Ancak, Allah’a talib olanın duniHİ tuzağına ve akıbetine “sevgi” konusunda çok dikkat etmesi gerekiyor. Bir kere şuna dikkat edelim; insan sevgiyi neden önemser? Şu açıklayacağımın istisnaları vardır: Sevginin önemsenmesinin sebebi, genellikle sevmek için değildir, sevilmek için önemsenir. Sevilmeme korkusundandır ki, sevgiyi severler. Aslında kişi sevme delisi değildir, onun derdi “beni sevin”dir, altında yatan gerçek budur ve kural da şudur: Ben nasıl olursam olayım yine de beni sevin! “Ne olursan ol, gel” bu yüzden tutmuştur, bu yüzdendir ki, o sözü daha çok inanmayanlar kullanır, inananlardan çok onlar sever. İnananlar o mübarek zatın başka sözlerini alır, inanmayanlar da bu sözünü: Ne olursan ol, gel. Neden bunu alıyorlar? “Ne olursam olayım beni sevin” diye! Aptal!! Bilmiyor ki; ne olursan ol seni ancak Allah sever… Ama o, bu gerçeğin farkında değil… Dolayısıyla: Sevgi kelimesi duniHİ algı içerisinde önemli tuzakları olan bir olgudur ve Kur’an bizi uyarır:
“İnsanlardan kimi de dunillah (algı sonucu müstakil ve muhtar zannettiği varlıkları) endâd edinip (Allah’a ait vasıflarla müstakil kılıp) da onları Allah’a ait sevgiyle severler. (Billahi anlamında) iman etmiş olanlar ise Allah’a muhabbette daha şiddetlidirler (hata yapmazlar). O zulmedenler, azabı gördükleri zaman bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın Şediydül Azab olduğunu anlayacaklarını keşke (şimdiden) görebilselerdi.” (Bakara-165).
Sevgide yaptığımız hatayı bize açıklayan bir ayet. Her türlü sevgide bunu arayınız! Lütfen tüm sevgilerimizi ve her türlü sevgiyi bu testten geçirelim. Dedi ki: Dunillah endâd edinip de! Ayette geçen DÛNİLLAH ENDÂD EDİNMEK bir şeyi Allah kabul etmek demektir. Meal ve tefsir yazılırken bu gerçeği böyle yazmaktan çekinince, yerine yumuşatılmış, gevşetilmiş cümleler yazılınca okuyan kişi “benim böyle bir sevgim yok, böyle bir şey yapmıyorum” der ve ayeti öteler. Ayet diyor ki: Siz dunillah algınız sonucu bir şeyleri endâd ediniyorsunuz; Allah’ın yerine koyuyorsunuz! Ona Allah gibi bakıyorsunuz. Sonra da onu Allah’ı sever gibi seviyorsunuz. Ancak Billahi iman etmişler öyle yapmaz. Yanlış sevenler, diğerleri ahirette esas kuvvetin kimde olduğunu ve Allah’ın nasıl şiddetli azab edici olduğunu gördükleri zaman… Keşke onu şimdiden bilselerdi.
Ayet bize “siz bir şeyleri Allah gibi görüyorsunuz” derken “ben öyle görmüyorum” derseniz, bu sefer diyor ki: Kendinizi aklamayın! Yanlış yapıyorsanız kendinizi aklamayın. Doğruya kendini aklayarak değil, kendine levm ederek gidebilirsin.
Sevgi için şunu da söyleyeyim. Biz duniHİ algıda olduğumuz için, oluşturduğumuz o algı alanından, buraya ait duyguyla Allah’ı sevmeye çalışıyoruz. Bir kere şunu bilelim ki, “Allah’ı sevmek” kimsenin haddi değildir, kimse Allah’ı hakkıyla sevemez. Görmediğin, bilmediğin ve hakkında bir şey söylerken bile yanlış söylemekten korkup da Sübhanallah dediğin şeyi nasıl hakkıyla sevebilirsin? Kul ancak sevmeye aday olur: Allahım ben seni sevmeye adayım der. Adaylığını, o adaylık halini Allah sever, sevdiğini sana hissettirir, onu hissettirince, sen çok sevinirsin ve Allah’ı sevdiğini o zaman hissedersin. Onu sana biraz tattırır. Allah’ı sevebilmeyi biraz başarabilsek paramparça oluruz, vücudumuz, moleküllerimiz yerinde durmaz, duramaz. Normal hayatta çok sevdiğiniz, çok özlediğiniz birisini düşünün, aradan çok zaman geçti ve karşılaştınız, bir anda ne olursunuz? Hücreleriniz yerinde duramıyor, gözleriniz yaşarıyor sarılıyorsunuz… Bu normal hayat. Biz Allah’ı sevmenin ne olduğunu biliyor muyuz? Dayanabilir miyiz? Ama Allah bizi severse onu bize hissettirir, biz de O’nu sevdiğimizi zannederek seviniriz… Ancak bütün bunlara rağmen bu yolda hata yapmamamız için ve dünya hayatında dȗnillah algı ile sevmekten korunabilmemiz için bizi merhametiyle uyarır.
“(Rasulüm) de ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız (o zaman) bana tabi olun ki; Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı mağfiret etsin. Allah Ğafurun Rahıym’dir.” (Al-u İmran; 31).
“Allah’ı seviyorsanız” şartıyla başlayan bu ayet aslında ne kadar önemli bir müjdedir: Gerçekten seviyorsanız iş bitti demektir. Ama onu gerçekten yapamayacağın için, yapamadığın için, sevdiğini zannettiğin için, o sevgi yanlışlarla dolu olduğu için, eğer yanlışların yoksa da sevmeye aday olduğun için ayette “onlara söyle” diyor: Eğer beni sevmeye taliplerse sana tabi olsunlar, “Allah’ı sevmeye talipseniz bana tabi olun.” Siz bana tabi olursanız Allah sizi sever, günahlarınızı, bu konular da dâhil ne tür yanlışlar yapmışsanız onları siler. Allah Ğafurun Rahıym’dir. Ğafurun Rahıym… Rabbim lutfeder de inşaAllah bu isimleri paylaşma fırsatımız olur. Bu isimler okunduğunda dayanabilmemiz mümkün değil. İşte bilmediğimiz için böyle okuyup geçiyoruz… Aslında Allah’ın “Ğafurun Rahıym” ismini duyunca bir anda coşup ağlamamız gerekiyor, O’nun Şediyd’ül Azab olduğunu duyunca o korkuyla ağlamamız gerekir. İşte bunlar, esas Kur’an okunmasındaki ahenkleri sağlayan duyguları oluşturur.
Allah’ı sevdiğini söyleyenlerdensen ve sevgi konusunda yanlıştan korunmak istiyorsan Efendimiz (SAV)’e tâbi ol!
Rasulullah Efendimiz (SAV), “Allah sevgisi” için bize bir dua öğretmektedir: “Allahümme inniy es’elüke hubbeke ve hubbe men yuhibbuke: Allahım, senden aşkını dilerim ve seni sevenleri sevmeyi bana lutfetmeni dilerim.”

M. Yılmaz DÜNDAR

Aşağıların Aşağısı, 2. Baskı, Sayfa: 148-151