Skip to main content

“A” Takdim Formu “BEN”de olmak [A’da A’yı yaşamak], Ben Varım’dan Ben Müthişim’e kadar uzanan skalada bir iddia içeriyor. Sıradan birisi sadece “ben varım” dese bile onun “ben Varım’dan ben Müthişim”e uzanan skalada yerini bulan bir iddiası var. Bu iddiayla yaşamak bir hayat tarzıdır! Evet, şimdi A’da “B” hissine geldik. “A” halinden rahatsız olan kişinin cümleleri değişir. Çünkü “A” Allah Yokmuş Gibi konuşur ve düşünür. O da, Allah Yokmuş Gibi konuşuyor, sanki “Allah Ehad” değilmiş gibi “Ben Varım” diyor ve “Allah Kebir” değilmiş gibi “Ben Müthişim” diyor. Eğer o, “A” halinden, “A”nın veritabanından rahatsız olmuş ve “B”yi hissetmeye başlamışsa onun cümlesi değişir, o artık; “aradığım bende, her şey bende” der. Bu bir histir, bir hissin başladığının işaretidir, bu “B” hissinin işaretidir, oraya çok dikkat edin. Ne ararsam bende, her şey bende diye düşündüğü için başkasına da “her şey sende” der. Bu “aradığım şey bende, her şey bende” noktasında bazı hedefler ve orada konuşulanlar değişir. İşte burada “hayatın anlamlı hale gelmesi için iman” gerekir, imanının kuvvetlenmesi gerekir ki hayatı anlam kazansın. “Hayat-İman ilişkisi” bu pencereden bakılarak anlatıldığında, “hayat imanla anlam kazanır” denir. Ama idrakı ilerledi, şimdi artık “her şey Bende değil, BENSİZLİKTE!” diyor. Veya “her şey sende değil, her şey sensizlikte” diyor. Bu cümle, bu idrak o yolun ilerisidir. Kişi oraya gelmek için “her şey bende” diyerek başlıyor. Bu hisse girmeli ki, “her şey bende” demeli, önce bu noktaya gelmeli ki daha sonra bensizliğe doğru ilerlesin, “BEN” derken bile yasal yanlışta olduğunu, bir yabancı görüntü oluşturduğunu görsün. Açıklamaya bakacak olursanız, “her şey bensizlikte” diyenin neyi fark ettiğini görürsünüz: O, vehim nurundan yaratılmış olan kendi cüz terkibinin, esma terkibinin sınırlayıcı ve yabancı görüntü oluşturucu şartlarından sıyrılmaya başlıyor. Onun esma terkibi yabancı görüntü oluşturuyor, işte bu yüzden yabancı görüntü oluşturan o esma terkibi artık “her şey bende” diyemez, “her şey görüntüsüzlükte” der! Yasal olan o görüntü bile artık ona ağır gelir, onu bir suiistimal olarak görür ve der ki; “her şey “Bende” değil, “BENSİZLİKDE!” Kendisine; “bir şey olmaya çalışma, YOK ol” der! Çünkü bir şey olmaya çalışmak “A”nın işidir. “Şu kadar tesbih yaparsam şöyle olurum” gibi yaklaşımlar “A”nın tesbihatıdır. Çünkü o “şunları yapınca şöyle olurum” diye hesap yapar. Sonuçta bir şey olur ama o bir şey olan nedir? Esma terkibi! Esma terkibini kuvvetlendirmiş olur. Böylece ya örtücü ilahı kuvvetlendirir, ya “B” Takdimi “BEN”i kuvvetlendirir. BİR ŞEY OLMAYA ÇALIŞAN kişi esma terkibini kuvvetlendirir ve bir şey olur. Yaptığı şeyle ya tanrılığını veya o yabancı görüntüyü (vehmi) kuvvetlendirir.

“Oluşan o yabancı görüntünün şartlarından sıyrılmalıyım” diyorsan, seni bu yabancı görüntüden oruç ibadeti sıyırır. Bunun bilinciyle yapılırsa, bu yabancı görüntüyü fark edersin, bu bedende bu bedensizliği fark edersin! Önemli bir şeydir bu. Ama o hal, “bedensiz olmak” anlamına gelmez! Bu dünyada bulunduğun sürece bu beden sana lazım. Bedende bedensizliği fark edip yaşamak bedensiz olmak değildir. Bunun örneği Rasulullah’tır!

Ve sonra bunu başarırsan, yani yabancı görüntü oluşturucu şartlardan, esma terkibinin sınırlarından sıyrılırsan, yine bu bedendeyken ne dersin biliyor musun? “MEĞER ARADA BİRİSİ VARMIŞ” dersin! Bu nasıl bir hal biliyor musunuz? Bu öyle bir hal ki, bizzat bulunduğunuz bu bedende konuşan dinleyen, salât ikame eden, tesbihat yapan, doğru yolda dediğimiz bu işleri yapanın bizzat bu yabancı görüntü olduğunu müşahede ediyorsunuz. Onun yokluğunu, bizzat vücudunuzda yokluğunu yaşıyorsunuz! O yabancı görüntüyü o kadar net görüyor ve tanıyorsunuz!

O yabancı görüntüden sıyrılabilmek için ondan rahatsız olmak gerekiyor. Onunla rahatsan, memnunsan ve onu da bir şey yapmak istiyorsan o kuvvetlenir. Mesela, onda herhangi bir esma çok kuvvetli açılırsa o kuvvetlenir. Ama hani sen esma terkibinden bile kurtulmak istiyordun? Demek ki esas hedef YOK olmaktır! Bu hedefi fark eden kişi “her şey bende” idrakından kurtulmaya çalışır! İdrakı ilerleyince de fark eder ve der ki; her şey “Bende” değil BENSİZLİKDE!. Bu bedende yabancı görüntü oluşturan, sınırlayan o yapıdan sıyrılma sürecine girince ondan sıyrıldığını bizzat müşahede ediyor.

Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Sen Tanrı Mısın, 6. Baskı, Sayfa 406-408